Hakkımı Helal Etmiyorum Demek Suç mu? Edebiyatın Aynasında Bir Vicdan Sözü Üzerine Düşünceler
Kelimelerin Gücü ve Vicdanın Yankısı
Kelimeler insanın hem sığınağı hem de silahıdır. Bir cümleyle kalp kırabilir, bir sözcükle bir ömürlük barış başlatabiliriz. “Hakkımı helal etmiyorum” ifadesi de işte bu iki uç arasında duran, hem kişisel hem de toplumsal anlamda büyük yankılar uyandıran bir cümledir.
Bu cümlenin ağırlığı, bir mahkeme kararının değil, bir vicdanın sesidir. Peki, bir vicdanın sesi suç sayılabilir mi?
Edebiyatın geniş aynasında bu söz, sadece bir kişisel öfke değil, insanın iç dünyasındaki adalet arayışının da yansımasıdır.
Bir karakter “Hakkımı helal etmiyorum” dediğinde, aslında “Beni anlamadınız, bana yapılan yanlışa tanık olun” demektedir.
Edebiyat ve Helallik: Affetmenin Estetiği
Edebiyatta helallik, çoğu zaman affetmenin estetik biçimi olarak karşımıza çıkar. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sında Raskolnikov’un kendi vicdanına karşı hesaplaşması, bir tür “helallik” arayışıdır.
Ancak burada helallik, dinî bir terimden ziyade, insanın kendini affetme çabası olarak görünür. Çünkü her suçun cezası dış dünyada değil, insanın kendi iç sesindedir.
Benzer bir şekilde Sabahattin Ali’nin karakterleri de toplumsal adaletsizliğin içinde, kendilerine ya da başkalarına hakkını helal edemeyen insanlardır. “Hakkımı helal etmiyorum” cümlesi, bu anlamda, bir toplumsal isyanın sessiz yankısıdır.
Bir Cümlenin Hukuku Değil, Ahlakı
Bu cümlenin hukukî değil, ahlakî bir derinliği vardır. Hukuk, “hak” kavramını ölçer; edebiyat ise “helallik” kavramını tartar.
Bir insan “Hakkımı helal etmiyorum” dediğinde, devletin değil, vicdanın mahkemesi devreye girer.
Bu noktada, “suç” kelimesinin yerini “sorumluluk” alır. Çünkü helallik, ceza hukukunun değil, insanlık hukukunun konusudur.
Bir insanın bu sözü söylemesi, bir cezalandırma değil, bir tanıklık biçimidir: “Beni incittiniz, ama bunu unutmayacağım.”
Helallik ve Sessiz Direnişin Dili
“Hakkımı helal etmiyorum” bazen öfkenin değil, sessiz direnişin ifadesidir. Sevgi Soysal’ın kadın karakterleri, maruz kaldıkları haksızlıklara karşı “affetmiyorum” demeyip “helal etmiyorum” diyerek kendi alanlarını yaratırlar.
Bu, bir kadının kendi değerini koruma biçimidir; bir içsel özgürleşmenin sözü.
Aynı şekilde Orhan Kemal’in işçileri, alın terlerinin karşılığını alamadıklarında bu sözü hem bir protesto hem de bir kimlik bildirisi olarak söyler. Bu durumda “Hakkımı helal etmiyorum” demek, bir vicdan manifestosuna dönüşür.
Dil, Vicdan ve Sözün Suçu
Peki bu sözü söylemek suç mu?
Edebiyatın diliyle konuşursak, hiçbir vicdanın sesi suç sayılamaz. Çünkü suç, kanunun sınırında başlar; oysa helallik, kalbin sınırında yaşar.
Bu nedenle “Hakkımı helal etmiyorum” diyen biri, cezalandırılması gereken değil, dinlenmesi gereken kişidir.
Sonuç: Helallik Bir Çağrıdır
“Hakkımı helal etmiyorum” cümlesi, bazen bir sitem, bazen bir vedadır. Ama her zaman bir çağrıdır: adalet, vicdan, empati.
Bir toplum, bu sözün neden söylendiğini anlamaya başladığında, gerçek anlamda insani bir uygarlığa yaklaşır.
Edebiyat bu çağrıyı, karakterler, olaylar ve semboller aracılığıyla yıllardır dile getiriyor. Çünkü helallik, sadece geçmişi kapatmaz; geleceğe nasıl bir insanlık bırakacağımızı da belirler.
Okuyucuya çağrı:
Siz hiç birine “Hakkımı helal etmiyorum” dediniz mi?
Ya da biri size bu sözü söyledi mi?
Yorumlarda kendi edebi çağrışımlarınızı, bu cümlenin sizdeki yankısını paylaşın.
Belki de bir sonraki cümle, affetmenin değil, anlamanın şiiri olur.